HİTLER'İN ARDINDAKİ GÜÇ: Baron Rudolf Von Sebottendorff

Baron Rudolf Von Sebottendorf Hitler dönemi almanya’sında etkisinin büyük olduğu halde adından yok denebilecek kadar az bahsedilen esrarengiz bir baron. Tarihe mal olmuş birçok olayların geri plandaki başkahramanı.  
2. Dünya savaşının çıkmasında büyük rol oynadığı kadar Yahudi soykırımında ve milyonlarca insanın ölümünde de aslında onun parmağı olduğu bir kesindir. Alman’ların üstün ırk olduğuna inanan ve devletin başına da ancak bir alman nın geçebileceğine inanan, aynı zamanda Osmanlıcılığı ve hilafeti de savunan Alman asıllı Türk vatandaşı. Büyü’ye Okültizme ve Astrolojiye merakı olan Thule isimli ve bugün varlığı hala devam eden gizli bir örgütün kurucusu Bektaşi bir mason.

Sebottendorff, asıl adıyla Rudolf Glaue Almanya’nın Hoyerswerda isimli küçük bir köyünde dünya ya geldi. O Bölgenin büyük bir kısmı sakson asıllıydı, azınlık kısmı ise ‘sorben’ denilen ve aslen slav ve ayrıca garip adetleri olan bir topluluktu, dilleri ve gelenekleri farklı olan bu gruptaki insanlar büyüyle astrolojiyle ve okültizmle uğraşmaktaydılar bu yüzdendirki etki alanları büyüktü, baronun doğduğu bu bölgede bir çok olay farklı zamanlarda cereyan etmiştir. 1. Dünya savaşından sonra bu bölge kominist rejimin kontrolü altına geçmiştir bu dönemde kominizm karşıtı neo-nazıler ve dazlaklar büyük bir isyan girişiminde bulunmuşlardı.                                     
İsyancılar kette Müslüman, Afrikalı, Yahudi birçok eğitimciye karşı saldırılar başatmış evlerini ateşe vermiş ve birçoğunuda linç ederek öldürmüşlerdir.  Alman polisi olaydan sonra yabancıların hepsini sınır dışı etmiş olmasına rağmen bunlar arasında nedense bir tek Nazi bile bulunmamaktaydı.                                          

İşte Baron böyle olayların sık sık yaşandığı bir bölgede dünyaya gelmiştir. 
Maceracı bir yapıya sahipti ve kandınlara düşkün bir adamdı.                    
Eğitimini yarıda bırakmış, kronik bir rahatsızlığı bahane ettiği için askerlik görevinide yerine getirmemişti. Gençken birçok yere seyahat etmiş, seyahatlerinin birinde ise mısırda bulunmuştu burada Hidiv’in maiyetinde Hüseyin Fahri paşa’nın yanında elektrik işiyle uğraşmaktaydı burada bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a gelmiş Hüseyin paşanın köşkünde kalmaya başlamıştır ve bu arada Beykoz camii imamından Arapça-Osmanlıca dersler de almayı ihmal etmemiştir. O bölgede Bektaşi tekkeleri yoğunluk arz etmekteydi ve Hüseyin paşa’da aynı zamanda Bektaşi’ydi bundan dolayıdır ki Sebottendorf Bektaşiliğe merak salmış hatta o dönemde Bektaşilikle masonluk arasındaki benzerlikle ilgili yazı da kaleme almıştı. Bu yazısında masonların Bektaşilerin sırlarını alarak kendi gizli doktrinlerini hazırladıklarını öne sürmüştür.

Masonlar bugünde olduğu gibi geçmişte de birçok tarikata sızmıştır hatta bugün masonların elinde bulunan bazı sırlarında doğuda sunni İslamın reddettği bazı ezoterik İslami akımlardan kaynaklandığı öne sürülmektedir. Ve aynı zaman da o dönemde bu gibi tarikatlar masonik bazı yapılanmaların sığınağı haline gelmiştir. Ve bunlar arasında Bektaşiliğinde olduğu birçok araştırmacı tarafından teyit dilmiştir. Şayet Bektaşiliğin derecelerindeki bazı sembollerle masonların derecelerinde bazı sembollerinin aynı olduğu aşikardır, hatta 2 Mahmut un yeniçeri ocağını kaldırmasının sebebinin de bu olduğu söylenir çünkü o dönemde yeniçeri liderleri’nin çoğu bektaşi’ydi.
Şunu da söylemeden geçmeyelim Bektaşilik Hoca Ahmed Yesevi ocağının bir uzantısı olarak Horosan’dan Hacı Bektaş-ı Veli tarafından anadolu’ya getirilerek temelleri atılan dini kavramların sadece dış manalarını değil iç manalarını’da sezmeye yönelen ilahi aşka değer veren geniş ve evrensel düşünce anlayışını temsil eden ruhani bir yoldur, işte bugünde bu doğru olan yoldan sapma göstermemiş bir çok Bektaşi vardır ve sözümüz bunlara değildir sözümüz bu gibi tarikatları kullanarak İslam’ın adına leke sürmek tarikatçılık yaparak birliğimizin zedelenmesine neden olanlaradır. Şunu söylemeliyim ki bugünlerde Süleymancılar diye bilinen Süleyman Efendi cemaati hakkında birçok söylenti meydana gelmiştir, bunun nedeni tarikata birçok Müslüman görünümlü Yahudiler sızmış olmasıdır ve amaç tarikatın adını lekelemeye tarikatların aralarını açmaya bunlardan uzaklaştırmaya ve tarikatçılık yapmaya kişileri itmektir aynı yöntemler diğer tarikatlara da uygulanmakta dır. Şunuda eklemekte fayda var bu tip davranışlar kesinlikle kurumlara mal edilmemelidir bunlar tamamen kişisel davranışlardır tıpkı o dönemlerde Bektaşilikte olduğu gibi.

Konuya tekrar dönecek olursak Sebottendorff o dönemlerde ilmi Nizan ve ilmi Miftah gibi bazı gizli ilimler öğrenmiştir. Bu ilimler Osmanlı’ya doğudan gelmişti ve son zamanlarında tekrar ortaya çıkmıştı. Hasan Semih paşa bu alanda bir şerh yazmış yazdığı bu şerhi Ezoterizm’e ve astrolojiye meraklı olan ve hatta özel bir astroloğu da olan 2. Abdülhamid hana sunmuştur. Sultan, Aristide coumbary isimli bu astroloğu rasathane müdürü yapmıştır. Masondu ve miftah hakkındaki bilgileri İstanbul’daki meraklılarına o öğretmişti. Baron bu ilimleri öğrendikten sonra Bursa’ya paşanın çiftliğine gitmiş burada hem Gül ve Haç örgütünün bilgilerini öğrenmesine hem de okültizm hakkında bilgi sahibi olmasına neden olan Kabbalist Haham Telmudi’yle tanışmıştı ardından Memfis locasına alınmış ve mason olmuştu. İstanbul’a döndüğünde İstanbul’da yaşayan Amerikan vatandaşı baron Heinrich Von Sebottendorff tarafından evlat edinilmiş ve soyadı böylece Sebottendorff olmuştu ve ardından Almanya’ya dönmüş burada çalışmalarına başlamış, Thule isimli gizli bir örgüt kurmuş, Hitlerin ardında durarak onun çok çabuk yükselmesine neden olmuş, askerlikte kademe atlamasından gazete patronu olasına ve hatta partinin başına geçip ülkeyi idare etmesine kadar büyük bir uğraş vermişti amacı Almanya’yı tekrar eski imparatorluk yıllarına döndürmek Alman ırkını yüceltmek alman ırkından olan birisin ancak devletin başına geçebileceğini kabul ettirmek yeni Okültik bir sistem kurmak hatta zorla kabul ettikleri Hristiyanlığın yerine eski pagan dinlerine benzer yeni bir din kurmaktı. İşte bu uğurda çalıştı fakat nedendir bilinmez Hitler iktidara geldikten bir süre sonra bu ve benzeri düşüncede olanları bir toplantı sonrası tek tek öldürmeye başladı. Sebottendorff kaçmayı başarmış Almanya’da ‘Hitler Gelmeden Önce’ isimli bir kitabını kaleme almıştı Hitler kitapları toplatıp yaktırmış ve baronu gözaltına almıştır. Türk vatandaşı olması sebebiyle Baron buradan kurtulmayı başarmıştır.

Sebottendorff’un olaydan sonra Türkiye’ye gelip İngiltere adına casusluk yaptığı ve bu sırada 1945 yılında boğazda bir suikast neticesinde boğulduğu öne sürülmektedir. Kimine göre boğazda intihar ettiği. Kimine göreyse 80 yaşına kadar Mısır’da zenginlik içinde yaşadığı ve bu şekilde öldüğü söylenir. Ama önemli olan nasıl öldüğü değil Almanya’daki ortamdan yararlanarak Almanya’yı ve dünyayı kaosa sürüklediğidir ve Almanları gizli ilimler aracılığıyla ve büyüyle oluşturmak istediği Okültik bir devlet ve belkide yeni bir din ile yönetmektir. Ayrıca eski imparatorluk zamanlarına geri döndürmek için uğurunda sarf ettiği mücadeledir.


Kaynakça olarak Aytunç Altındal’ın ‘Bilinmeyen Hitler’ adlı kitabından yararlandım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEDEN KADIN PROGRAMLAMA